Otomobil dünyasında uçaklar ile bağlantılı markalar, pek de çok değildir. İşte bu nadir markalardan biri de, Saab’dır. İsveçli uçak firması Saab’ın 15 mühendisi, 1939 yılında bir otomobil üretmek üzere çalışmalara başlar ve 2. Dünya Savaşı bittiğinde, ilk otomobil prototipi 92.001 yollara çıkar. Günümüzdeki ileri teknolojiden farklı olarak, prototipin metal gövdesi, ustalar tarafından at gübresi üzerine yerleştirilen meşe kalıplarda, çekiç ile dövülerek şekillendirilmiştir. Bu “organik” teknoloji ile, aracın aerodinamik katsayısının, zamanımızdan 60 yıl önce, Ferrari F40’dan daha iyi bir değere ulaşması sağlanmıştır.
Güncel Saab 9-3 Aero, hızlı ve keyifli bir otomobil. Araca baktığınızda, yere yakın gövdesi, ön tampon ve bagajındaki kanatı, hızı hakkında ipucu veriyor. İçine oturduğunuzda sizi saran çift renkli deri koltukları, ve sürücü odaklı gösterge paneli, dış görünüşü ile son derece uyumlu. Aracın sürati konusunda en ikna edici şey ise, marşa bastığınızda çıkan ses. Turbo beslemeli 2.8 litrelik V6 motor, devir ne olursa olsun, araçtaki yolcuları, kalkış yapan uçaklardakine benzer bir çekim ile, koltuğa yapıştırıyor.
Otomobilin iç tasarımı, günümüzde meraklılarının çok özlediği, 2000lerden önceki modellerde daha belirgin olan, sürücü odaklı BMW'lere benziyor. Şoför koltuğuna oturduğunuzda, kontroller ve göstergelerin, kendinize dönük olduğunu farkediyorsunuz. Aracın zaten eğlenceli ve keyifli olan kullanımına bir de iç tasarımın orijinalliği eklenince, sürüş son derece keyifli oluyor. Ön koltuklar elektrik kontrollü ve şoför koltuğu, üç farklı ayarı hafızasında tutabiliyor. Aracın sinyal, silecek, direksiyon ayarlama kolları, el freni ve vites tünelinin etrafındaki plastik şaşılacak derece ucuz görünümlüyken, kapı panellerinde ve göğüste kullanılan malzemler ise aksine çok kaliteli.
Gösterge panelinin gece modu bulunuyor. Düğmesine bastığınızda, bütün ışıklar sönüyor ve sizin daha önce belirlediğiniz aralıkta çalışan hız göstergesi, devrede kalıyor. Böylece karanlık yollarda yapılan yolculuklarda, hem gösterge paneli gözünüzü almıyor, hem de siz, en önemli bilgiyi hızlıca okuyabiliyorsunuz. Tabi havacılıkla kendini bu kadar özdeşleştiren bir markaya "head-up display" daha yakışırdı.
Bose tarafından geliştirilen müzik sisteminde, İsveç'li müzik gruplarından ABBA, Ace of Base, The Cardigans, Roxette şarkılarını, hatta Opeth'in "Ending Credits" parçasını, büyük keyifle dinleyebilirsiniz. Radyo ekranı zamanın biraz gerisinde görünse de son derece fonksiyonel; elinizi direksiyondan ayırmadan kontrol etmeniz mümkün.
Saab’ın “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” atasözümüzü hatırlatan, kendine has bir özelliği dikkat çekiyor . Firmanın güvenlik konusundaki saplantılı felsefesi, karşımıza kontak anahtarında çıkıyor. Kontak anahtarının, elfreni hizasında, sıra dışı bir yerde bulunmasının, güvenliğe dayalı nedenleri var. Firma trafik kazalarında, şoförün dizlerinin yükselerek aracın göğsüne çarptığını, sert ve kompakt metal parçalardan oluşan kontak bölümünün, diz kapaklarını parçaladığını fark etmiş. Bu nedenle ön göğüs, şoför ve yolcu koltuğunda oturanın dizlerini korumak için, yumuşak maddeden imal edilmiş. Diğer yandan kontağın aşağıda bulunması, hırsızların kontağı parçalayarak, aracı çalmalarını iyice zorlaştırmış. Son bir faydası ise, ergonomik katkısı. Emniyet kemeri, elfreni ve kontağın yakın pozisyonu, ergonomik olarak kolaylık sağlıyor.
6 vitesli otomatik şanzımanı direksiyondan da kontrol etmek mümkün. Tiptronik kullanımda, siz vites büyültmeye karar verinceye kadar, şanzıman bir sonraki vitese geçmiyor ve devir 6600 devirin üstünde sabit kalıyor. Bu ayrı bir keyif veriyor, çünkü şanzımanın bütün kontrolü, sizin baş parmaklarınıza kalıyor. Tutuşun zayıf olduğu zeminlerde, aracı ikinci hatta üçüncü viteste kaldırabiliyorsunuz. Bu özelliği kuru asfaltta denediğinizde, aracın alt devirlerdeki gücüne şaşırıyorsunuz.
Stabilite programı bulunan 9-3 Aero'nun yol tutuşu çok iyi. Aracın süspanisyonları binek bir otomobilden çok, spor bir otomobil sertliğinde. Belinizi ağrıtacak sertlikde değil, ama spor. Bu yüzden yol tutuşu da muhteşem. Araç, virajlarda son derece kararlı ve gövdesi yatmıyor. Otomobil yüksek süratlerde, sert frenlerde çizgisini koruyor ve siz nereyi gösterirseniz, oraya gidiyor.
100 km/s hızın üzerine çıktığınızda aracın içinde Alman rakiplerinde bulunmayan bir lastik sesi beliriyor. Ama uçakların ne kadar gürültülü olduğu düşünürseniz, bu “asfalt uçağının” sessiz olduğuna karar verebilirsiniz.
Ülkenin genel iklim şartları ve habitatı, İsveçli otomobil üreticilerinin, güvenliğe önem vermelerinin başlıca nedenlerinden. Şartlar artık biraz farklı olabilir, ama araçların geliştirildiği ilk yıllarda, karlı ve buzlu yollarda kullanılan otomobiller daha sık kaza yapabiliyor ve sürücülerin karşısında zaman zaman geyikler belirebiliyordu. Bu yüzden araçlar sağlam üretilmek zorundaydı. Yola çıkan geyikten korunmak için "geyik testi - moose test" denilen bir test geliştirildi. Saab'ların, yolda aniden beliren bir tehlikeden kaçabilmeleri için deneyler gerçekleştirildi. Kaza anında maksimum güvenlik sağlamaya yönelik çalışmalarda, geyik maketleri ile yapılan çarpışma testlerinde, hayvanın kabine girmemesi için, ön cam ona göre tasarlandı.
Firmanın felsefesi ile ilgili ilginç bir örnek ise şöyle. Güvenliği ve dayanıklılığı ile meşhur firmanının Saab 900 modelini kullanan ve mesleği, dolaşarak satıcılık yapmak olan biri, 1,602,216 kilometre yol yaptıktan sonra aracı "Wisconsin Automotive Museum"a bağışlamış, bu mesafenin orijinal motor ile kat edildiği Saab tarafından da onaylanmış.
Aracımıza geri dönersek, kökü uçaklara dayanan 9-3 Aero, gücünü yere ön lastiklerden aktarıyor. Gaza bastığınızda sinirli bir tavrı olan aracın direksiyonu, zemin biraz bozuksa, kesinlikle tek elle tutulmamalı.
Firma yetkililerinin açıklamalarına göre, bu sene sonunda makyajlanmış modeli çıkana kadar, sınırlı sayıda Saab 9-3 Aero, özel indirimli fiyat ile satılacak.
Güncel Saab 9-3 Aero, hızlı ve keyifli bir otomobil. Araca baktığınızda, yere yakın gövdesi, ön tampon ve bagajındaki kanatı, hızı hakkında ipucu veriyor. İçine oturduğunuzda sizi saran çift renkli deri koltukları, ve sürücü odaklı gösterge paneli, dış görünüşü ile son derece uyumlu. Aracın sürati konusunda en ikna edici şey ise, marşa bastığınızda çıkan ses. Turbo beslemeli 2.8 litrelik V6 motor, devir ne olursa olsun, araçtaki yolcuları, kalkış yapan uçaklardakine benzer bir çekim ile, koltuğa yapıştırıyor.
Otomobilin iç tasarımı, günümüzde meraklılarının çok özlediği, 2000lerden önceki modellerde daha belirgin olan, sürücü odaklı BMW'lere benziyor. Şoför koltuğuna oturduğunuzda, kontroller ve göstergelerin, kendinize dönük olduğunu farkediyorsunuz. Aracın zaten eğlenceli ve keyifli olan kullanımına bir de iç tasarımın orijinalliği eklenince, sürüş son derece keyifli oluyor. Ön koltuklar elektrik kontrollü ve şoför koltuğu, üç farklı ayarı hafızasında tutabiliyor. Aracın sinyal, silecek, direksiyon ayarlama kolları, el freni ve vites tünelinin etrafındaki plastik şaşılacak derece ucuz görünümlüyken, kapı panellerinde ve göğüste kullanılan malzemler ise aksine çok kaliteli.
Gösterge panelinin gece modu bulunuyor. Düğmesine bastığınızda, bütün ışıklar sönüyor ve sizin daha önce belirlediğiniz aralıkta çalışan hız göstergesi, devrede kalıyor. Böylece karanlık yollarda yapılan yolculuklarda, hem gösterge paneli gözünüzü almıyor, hem de siz, en önemli bilgiyi hızlıca okuyabiliyorsunuz. Tabi havacılıkla kendini bu kadar özdeşleştiren bir markaya "head-up display" daha yakışırdı.
Bose tarafından geliştirilen müzik sisteminde, İsveç'li müzik gruplarından ABBA, Ace of Base, The Cardigans, Roxette şarkılarını, hatta Opeth'in "Ending Credits" parçasını, büyük keyifle dinleyebilirsiniz. Radyo ekranı zamanın biraz gerisinde görünse de son derece fonksiyonel; elinizi direksiyondan ayırmadan kontrol etmeniz mümkün.
Saab’ın “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” atasözümüzü hatırlatan, kendine has bir özelliği dikkat çekiyor . Firmanın güvenlik konusundaki saplantılı felsefesi, karşımıza kontak anahtarında çıkıyor. Kontak anahtarının, elfreni hizasında, sıra dışı bir yerde bulunmasının, güvenliğe dayalı nedenleri var. Firma trafik kazalarında, şoförün dizlerinin yükselerek aracın göğsüne çarptığını, sert ve kompakt metal parçalardan oluşan kontak bölümünün, diz kapaklarını parçaladığını fark etmiş. Bu nedenle ön göğüs, şoför ve yolcu koltuğunda oturanın dizlerini korumak için, yumuşak maddeden imal edilmiş. Diğer yandan kontağın aşağıda bulunması, hırsızların kontağı parçalayarak, aracı çalmalarını iyice zorlaştırmış. Son bir faydası ise, ergonomik katkısı. Emniyet kemeri, elfreni ve kontağın yakın pozisyonu, ergonomik olarak kolaylık sağlıyor.
6 vitesli otomatik şanzımanı direksiyondan da kontrol etmek mümkün. Tiptronik kullanımda, siz vites büyültmeye karar verinceye kadar, şanzıman bir sonraki vitese geçmiyor ve devir 6600 devirin üstünde sabit kalıyor. Bu ayrı bir keyif veriyor, çünkü şanzımanın bütün kontrolü, sizin baş parmaklarınıza kalıyor. Tutuşun zayıf olduğu zeminlerde, aracı ikinci hatta üçüncü viteste kaldırabiliyorsunuz. Bu özelliği kuru asfaltta denediğinizde, aracın alt devirlerdeki gücüne şaşırıyorsunuz.
Stabilite programı bulunan 9-3 Aero'nun yol tutuşu çok iyi. Aracın süspanisyonları binek bir otomobilden çok, spor bir otomobil sertliğinde. Belinizi ağrıtacak sertlikde değil, ama spor. Bu yüzden yol tutuşu da muhteşem. Araç, virajlarda son derece kararlı ve gövdesi yatmıyor. Otomobil yüksek süratlerde, sert frenlerde çizgisini koruyor ve siz nereyi gösterirseniz, oraya gidiyor.
100 km/s hızın üzerine çıktığınızda aracın içinde Alman rakiplerinde bulunmayan bir lastik sesi beliriyor. Ama uçakların ne kadar gürültülü olduğu düşünürseniz, bu “asfalt uçağının” sessiz olduğuna karar verebilirsiniz.
Ülkenin genel iklim şartları ve habitatı, İsveçli otomobil üreticilerinin, güvenliğe önem vermelerinin başlıca nedenlerinden. Şartlar artık biraz farklı olabilir, ama araçların geliştirildiği ilk yıllarda, karlı ve buzlu yollarda kullanılan otomobiller daha sık kaza yapabiliyor ve sürücülerin karşısında zaman zaman geyikler belirebiliyordu. Bu yüzden araçlar sağlam üretilmek zorundaydı. Yola çıkan geyikten korunmak için "geyik testi - moose test" denilen bir test geliştirildi. Saab'ların, yolda aniden beliren bir tehlikeden kaçabilmeleri için deneyler gerçekleştirildi. Kaza anında maksimum güvenlik sağlamaya yönelik çalışmalarda, geyik maketleri ile yapılan çarpışma testlerinde, hayvanın kabine girmemesi için, ön cam ona göre tasarlandı.
Firmanın felsefesi ile ilgili ilginç bir örnek ise şöyle. Güvenliği ve dayanıklılığı ile meşhur firmanının Saab 900 modelini kullanan ve mesleği, dolaşarak satıcılık yapmak olan biri, 1,602,216 kilometre yol yaptıktan sonra aracı "Wisconsin Automotive Museum"a bağışlamış, bu mesafenin orijinal motor ile kat edildiği Saab tarafından da onaylanmış.
Aracımıza geri dönersek, kökü uçaklara dayanan 9-3 Aero, gücünü yere ön lastiklerden aktarıyor. Gaza bastığınızda sinirli bir tavrı olan aracın direksiyonu, zemin biraz bozuksa, kesinlikle tek elle tutulmamalı.
Firma yetkililerinin açıklamalarına göre, bu sene sonunda makyajlanmış modeli çıkana kadar, sınırlı sayıda Saab 9-3 Aero, özel indirimli fiyat ile satılacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder