Reventon, Uçakla Yarıştı


Süper spor otomobillerin üreticisi Lamborghini, Frankfurt Fuarı’nda tanıttığı ve tasarımından aerodinamiğine kadar uçaklarda kullanılan pek çok unsurdan yararlandığı Reventon’ı, uluslararası televizyon kuruluşlarına tanıtmak amacıyla bir Tornado’yla yarıştırmaya karar verdi.Aslında bugüne kadar pek çok spor otomobil üreticisinin şov amaçlı olarak yaptığı bir aktiviteydi bu. Hatta uçakla bu tip bir yarışı motosikletle gerçekleştiren firmalar da oldu. Ancak Lamborghini hem aracına çok güveniyordu, hem de bu 1 milyon euro değerindeki “bebeğin” yapabileceklerini televizyon kameraları önünde göstermek istiyordu.


Test pilotu kullandıAerodinamik açıdan yarış otomobillerinin tüm özelliklerini bünyesinde bulunduran ve parçalarının birçoğu hafifliğiyle bilinen karbon fiberden üretilen Lamborghini Reventon, iç mekanında da tıpkı modern uçaklar gibi kumandalar ve üç adet TFT-LCD ekrandan oluşan bir kokpite sahip. 6.5 lt hacimli 12 silindirli Lamborghini motoru, 650 bg güç üretiyor ve aracı 0’dan 100 km/s’ye 3.4 saniyede çıkarıyor. İtalya’da bulunan Ghedi Üssü’ne götürülen Reventon, “rakibi” olan İtalyan Hava Kuvvetleri’ne ait A200-A Tornado tipi savaş uçağıyla birlikte önce fotoğraflar çektirdi. Ardından uçağın ve Reventon’ın pilotları kabinlerine yerleştiler. Lambo’nun direksiyonuna, fabrikanın en kıdemli test pilotlarından biri oturmuştu. 3 kilometrelik parkur için hazırlıklar tamamlandı ve yarış başladı.Reventon ilk etapta yerinden ok gibi fırlayarak öne geçti. Kıyasıya rekabette ibre, şaşırtıcı şekilde Reventon tarafını gösteriyordu. Ancak pistin son metrelerine doğru gelindiğinde Tornado Lamborghini’yi yakalamakla kalmayıp, geçti. Zira artık havalanmaya başlamıştı bile. O sırada bu süper otomobilin hız göstergesinde 340 km/s yazmaktaydı.Üretim adedi toplam 20 ile sınırlandırılan Reventon, 1 milyon euro’luk (vergiler hariç) fiyatına rağmen kapış kapış gitmiş. Nitekim şimdiden üretimin tamamı satılmış durumda. Araçların büyük bölümünün Lamborghini’ye yakın dostlar ve koleksiyonerler tarafından satın alındığı söyleniyor. Reventon, geçtiğimiz haftalarda “2007’de Dünyanın En Güzel Otomobili” unvanını da kazandı.

Citroen, C4 Sedan'ı Avrupa'da ilk Türkiye'de Satışa Sundu.


2 yıldır Türkiye pazarında başarılı satış rakamlarına ulaşan ve Citroen’in başarısını da perçinleyen C4’ün sedan versiyonu Avrupa'da ilk defa Türkiye’de satışa sunuldu.


Türkiye lansmanı bugün gerçekleştirilen C4 sedan Arjantin ve Çin’de üretiliyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde bu yılın sonunda satışa çıkması beklenen C4 Sedan, Avrupa’da ilk olarak Türkiye’de tanıtıldı. Otomobil severlerin yakında tanıdığı C4 platformu üzerine inşa edilen C4 Sedan, hem arka koltuk mesafesi hem büyük bagajı hem de uzatılmış karoseri ile rakiplerine fark atıyor. C4’ün kendine has tüm özellilerine sahip olan sedan versiyon, boyutlarıyla bir üst sınıf araçlara yaklaşıyor. C4 Sedan 4,77 m uzunluğa, 1,77 m genişliğe ve 1,51 m yüksekliğe sahip. 2,71 m’lik dingil mesafesi ile geniş ve konforlu bir yolculuk vaad eden C4 Sedan, 513 litre bagaj hacmi ile de geniş bir yükleme kapasitesi sunuyor. 2/3-1/3 oranında katlanabilen arka koltuklar ve araç içine dağılmış saklama bölmeleri ise aracı çok daga fonksiyonel kılıyor. Bumerang biçimli farları, çift kromajlı ön ızgarası ve çizgisiyle Citroen’in kendine has tüm özelliklerini gövdesinde toplayan C4 Sedan, uzatılmış kasanın da etkisiyle bir oku andıran görüntüsü, bariz bir şekilde görülebilecek şekilde tasarlanan tekerlek boşlukları ile son derece çekici, prestijli ve dengeli bir gövde tasarımı ve şasiye sahip. Citroen C4 Sedan’ın hıza duyarlı yükseklik ve derinlik ayarlı sabit merkezli hidrolik direksiyonu sayesinde son derece güvenli ve zevkli bir sürüş sağlanırken direksiyon simidinin üzerindeki ergonomik ve kullanışlı butonlar sayesinde bir çok fonksiyonu kumanda edebiliyorsunuz. Üst sınıfta görmeye alışık olduğumuz tam otomatik sağ/ sol ayarlı dijital klima, arka yolcular için klima kontrolü, yağmur sensörü, ve kendiliğinden kararan iç dikiz aynası ve alüminyum alaşımlı jantlar C4 Sedan’da standart olarak sunuluyor. ABS, elektronik fren dağıtım sistemi, darbe anında yakıt kesme ve otomatik yanan flâşörlerle birlikte çalışan acil fren destek sistemi, sürücü/yolcu/yan/perde hava yastıkları gibi önemli güvenlik fonksiyonları da C4 Sedan’ın standart donanımları arasında yer alıyor. Citroen ürün yelpazesinde ilk sedan olma özelliğini de taşıyan C4 Sedan, yılsonuna kadar 400 adetlik satış hedefiyle pazara sunuluyor. C segmentinden ciddi rakiplerle yarışacak olan C4 Sedan’ın, 2008 yılında Citroen pazar payının içinde yüzde 5 yer tutması bekleniyor. 1.6i 110 HP güç ve 147 Nm torka sahip benzinli ve 1.6 HDi 110 HP güç ve 240 Nm torka sahip dizel olmak üzere iki farklı motor seçeneği ile satışa sunulan C4 Sedan’ın benzinli versiyonu 36.800 YTL, dizel versiyonu ise 41.800 YTL fiyat ile satılacak.

Uluslararası Otoyol Güvenliği Sigorta Enstitüsü (IIHS), "Volvo" dedi.


Uluslararası Otoyol Güvenliği Sigorta Enstitüsü (IIHS), Volvo'nun üç modelini 'En Güvenli Tercih' olarak belirledi.


Volvo'dan yapılan açıklamada, 2 yıldır önden, yandan ve arkadan darbelerde güvenlik konusunda IIHS'nin en yüksek ödülünü kazanan Volvo XC90 SUV, Volvo C70 Cabriolet ve Volvo S80 Sedan modellerinin bu başarıyı elde etmek için farklı bir çözümden yararlandığı belirtildi. Konuya ilişkin açıklama yapan Volvo Cars Kuzey Amerika Yönetim Kurulu Başkanı Anne Belec, Volvo'da güvenliğin 80 yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu ve otomobillerin, içindeki ve çevresindekileri korumaya inandıkları bir kültürden doğduğunu söyledi. Belec, "Güvenlik, bizim için kültürel bir gurur kaynağıdır. Sonradan eklenen bir şey değil, yeni bir Volvo tasarlanırken çekirdekten geliştirilir. Günümüzün mühendislik altyapısı, geçen yıl 11 ve bu yıl da 34 otomobilin layık görüldüğü 'En Güvenli Tercih' unvanını alırken geçtiği güvenlik testlerine dayanabilecek otomobillerin üretilmesini kolaylaştırmaktadır. Ancak Volvo'yu diğerlerinden ayıran özellik, en güvenli arazi otomobili, üstü açık veya binek otomobil modellerini geliştirirken gerçek kazalardan elde ettiğimiz verileri de kullanmamız ve standartlaştırılmış testlerin ötesinde, gerçek dünyayı dikkate alan otomobiller üretmemizdir" dedi.


Açıklamada şu bilgilere yer verildi:"Volvo'nun güvenliğe yönelik 'Gelişim Çemberi' yaklaşımı, gerçek kazalar üzerinde yapılan araştırmalardan başlayarak tasarıma, testlere, üretime doğru ilerler ve tekrar gerçek kazalara dönerek çemberi tamamlar.


Volvo'nun hedefi, koruyucu ve önleyici güvenliktir ve bu insanlara hayatlarının en kötü deneyimlerinden biri olan trafik kazasında yardımcı olmayı amaçlar. IIHS'nin standart çarpışma testi dizisinde tüm otomobiller en üst düzeyde güvenlik sağlarken, Volvo bir adım ileri giderek gerçek koşullarda ihtiyaç duyulabilecek bir koruma da sağladı. Çarpışma testi ölçütlerini tutturmak, yolcuları korumanın yollarından sadece biridir. Volvo, standart testlerin otomobilin çarpışmadaki davranışını öngörmeye yardımcı olacağına inanmakla birlikte, gerçek kazalar üzerinde yapılan araştırmaların Volvo otomobillerin içindeki ve çevresindekilere bir kat daha güvenlik sağlayacağını düşünmektedir."

VW Touareg’in en çok satanı V6TDI, artık daha güçlü!


Satışa sunulduğu 2002 yılından bu yana, dünya çapında 331,000 adet ile, modelin en çok satan motoru olan 3.0 TDI V6 yenilendi. Daha güçlü ve daha da ekonomik olan yeni motor %10 artan torku 550Nm’ye, %7 artan beygir gücü de 240 Hp’ye yükselmiş. Yeni motoru ile V6 TDI 214 km/s hıza ulaşabiliyor ve düz vitesli versiyonu, eskisine göre 1 saniye daha önce 8 saniyede 100km/s hıza ulaşıyor.


Artan performansa rağmen, karma yakıt tüketimi 100 kilometrede 0.8 litre azalarak 9.6 l/100km olmuş. Şehir içi sarfiyatı ise 100 kilometrede 1.4 litre azalmış.

Mondeo'nun üçüncü nesli piyasada


Ford'un Avrupa'da hayli önem verdiği modellerden biri olan Mondeo, gerek tasarımı, gerekse de sahip olduğu özelliklerle yeni bir çağa giriş yaptığını açıkça gösteriyor.


Eskilerin deyimiyle zaman uçuuuuuppp, gidiyor. Bir bakmışız, Mondeo'nun üçüncü nesli piyasaya çıkıvermiş. Daha "topacık", yuvarlık hatlı halini hatırlarım onun. Amerika'da "Ford Contour" adıyla, 6 silindirli bir motorla kullandığımda şok oluşum, dün gibi aklımdadır. Hey gidi günler hey! Kim derdi bir gün büyüyecek ve koskoca bir D sınıfı otomobil olacak diye...


Gerçektende bir modelin nasıl evrimler geçirdiğini gördüğümde hep eski versiyonlarını anarım ve hatırlarım. 1990'larda piyasaya çıkan Mondeo, o dönemde tıpkı Focus gibi Amerikan piyasasına girmiş, ufak tasarım farklarıyla Ford Contour, yine biraz farklı görünümle "Mercury Mystique" adlarını almıştı. İkinci nesil ise malumunuz. Hepiniz yollarda sıkça görüyorsunuz zaten.


Bond'un kiralık otomobili


Yeni Mondeo, daha üretilmeye bile başlanmadan ünlü olan bir otomobil. Rolü, James Bond serisinin en sonuncusu olan "Casino Royale"de ünlü ajanın otele gitmek için kiraladığı otomobili oynamaktı.


Ancak Ford, yeni Mondeo'yu kiralama şirketlerinin değil, daha çok bireysel müşterilerin beğenmesi için tasarlamış. Nitekim yeni "Kinetic" tasarım felsefesini en iyi şekilde yansıtıyor. Markanın son yenilikleri olan S-Max ve Galaxy ile gözle görünmeyecek pek çok ortak yöne sahip Mondeo, bunu dıştan sadece arka stop lambalarıyla gösteriyor.


Dış tasarım hakkında çok fazla bir şey söylemediğim için huzursuz olmayın. Fotoğrafları bu nedenle büyükçe koymayı tercih ettim. Ben, daha çok içini ve detayları anlatmayı yeğledim. Aracın bir öncekine göre ciddi boyutlarda büyümüş olmasının etkileri, elbette genişliğe hemen yansımış. Konforlu ve ergonomik arka koltuklarda oturanlar, daha hatırı sayılır diz mesafesiyle hayli memnun oluyorlar. Öndeki yolcu da, torpido gözünün daha fazla motora yaklaştırılması sonucu gerçekten ferah oturabiliyor.


Akrabalık devam ediyor


Öncelikle direksiyon, orta konsoldaki klima ve müzik sistemi elemanlarının da S-Max ve Galaxy ile "akraba" olduğunu farketmem zaman almadı. Aslında gayet normal. Zira aracın platform ve teknik elemanları, bu modellerle aynı. Hatta üretildiği yer bile. Ayrıca Volvo'nun özellikle S80'iyle de ortak genlere sahip.


Ford, yeni Mondeo'nun "Trend" ve "Titanium" donanım seçeneklerinde farklı göstergeler kullanmış. Kullandığımız araç Titanium (üstelik Stil Paketi ve Dizayn Paketi eklemeli) donanımlı olduğundan, en "şık"ını görme fırsatımız oldu. Açık söylemek gerekirse 1970'lerin efsanesi "Taunus GXL"yi anımsatan, "Convers+" adı verilen göstergeler kesinlikle hoş. Bu göstergelerin kullanılmasının nedeniyse, ortasında HMI (İnsan Otomobil Arabirimi) denilen farklı bir ekran bulunması. Tabii fonksiyonları da farklı.


Ekranın solunda yer alan otomobil resmi üzerinde farlar ve kapıların işlevlerini görüyorsunuz. Hemen yanındaki geniş bölümdeyse direksiyondan kumanda edilen bilgisayar fonksiyonları var. Müzik sistemi ve yol bilgisayarının tüm fonksiyonlarını burdan görerek ayarlayabiliyorsunuz. Siz farları yaktığınızda, ekrandaki aracın da farlarının yanması çok hoştu. Ancak tek dezavantaj, yol bilgisayarı verilerinin, ayar ekranına göre biraz küçük kalışı. Yani ayarları net görüyorsunuz, ancak tüketim filan gibi bilgiler biraz sönük duruyor.


Alüminyun görünümlü kaplamaya sahip, sportif orta konsoldaki kocaman "Power" düğmesi, kullanıcıya biraz da heyecan pompalayan bir buluş. Ek donanımlar arasında bulunan bu özellik, aracımızda anahtarsız giriş sistemiyle birlikte mevcuttu. Tabii bu sistem, benim gibi "paranoyak" biri için pek kullanışlı sayılmaz.


Hayli yüksek kalite hissi veren malzemelerle bezenmiş iç mekan, özellikle sessizlik konusunda çok başarılı. Zaten Ford'un bu araçta en övündüğü konulardan biri de bu. Tabii arkadan gelen fare tıkırtıları bozuk zeminlerde bu sessizliği bozsa da, umarım bu test aracına mahsustur.
125 HP ve 1449 kilo.


Geliyoruz aracın kalbine. Kaputunun altında yatan 125 HP'lik 1.6 lt benzinli motor, Türkiye'nin tercihleri de göz önüne alınarak (bu sınıfta satılan araçların büyük çoğunluğu vergiler yüzünden 1.6 lt olduğu için) bu araca adapte edilmiş bir makine. Yaklaşık 10 HP düşüğü, Focus'ta da mevcut.


"Çift Bağımsız Değişken Ekzantrik Zamanlaması" (TI-VCT) adı verilen teknolojiye sahip motor, aslen enerjik bir yapıya sahip olmakla birlikte, 1449 kiloluk ağırlıkla mücadelesinde zaman zaman yorgun bir ifade takılabiliyor. Bunu, özellikle ani hızlanma gereksinimlerinde hissediyorsunuz. 5 ileri manuel şanzımanla donatılmış araç, bu motorla fabrika verilerine göre 195 km/s hıza ulaşabiliyor.


Kataloğunda ortalama tüketimi ise 100 km'de ortalama 7.4 lt olarak veriliyor. Ancak biz, karışık kullanım ve klima gibi etkenlerle ortalama 8.0-8.2 lt civarında harcadık.
Sürüş dinamiği açısından hayli başarılı olan araç, yan rüzgarlardan etkinlenme eğilimi gösterebiliyor. Bununla birlikte virajlardaki güven veren karaktkeri hayli etkileyici. ESP gibi eklemeler, bunu artırıyor. Direksiyonun dozu, bir miktar daha sert olabilirdi. Süspansiyonu ise gerçekten konfora yönelik geliştirilmiş. Tabii abartılı bir yumuşaklığı yok. Aracın tasarımı ve sürücünün oturma pozisyonu gereği dar alanlarda aracın burnunu görmekte bir miktar zorlandığımı, ayrıca arkasının yüksekliği dolayısıyla da park sensörünü deli gibi aradığımı söylemeliyim.


Sonuç itibariyle yeni Mondeo, kesinlikle çekici ve teknolojik nimetleri hayli fazla olan bir otomobil. Bu nedenle sınıfının popüler modelleri arasına girmesine ve pek çok yöneticinin makam aracı olmasına kesin gözüyle bakılabilir. 50 bin YTL civarından başlayan fiyatıysa gayet normal. Tabii bizimki 60 bine yaklaşıyordu.

NELERİ VAR?


Mondeo 1.6 Titanium
ABS+EBD, ESP (Elektronik Denge Kontrol Sistemi), Çekiş Kontrol Sistemi (TCS), yanlış yakıtı engelleyen kapaksız yakıt tankı ağzı, (sürücü diz hava yastığı dahil) 7 hava yastığı, alarm, anahtarsız giriş+çalıştırma (DP: Dizayn Paketi), yağmur ve far sensörü,yıkamalı ve sürüşe duyarlı sabit viraj lambalı xenon farlar (DP), çift bölgeli otomatik klima, elektrikli ve bel destekli sürücü koltuğu, spor ön koltuklar, Convers+ gösterge ve İnsan Otomobil Arabirimi (HMI), Hız Kontrol Sistemi, radyo/CD/MP3 çalar ve sayamadıklarımız.